Dikkat!- Timüs salgı bezini harekete geçirin , gençleşin güzelleşin.


T İ M U S
Timüs bezi, tiroid bezinin altında, göğüs boşluğunda ve soluk borusunun önünde bulunur.

 Bu bez insanın bağışıklık sisteminin merkezidir. Yani bütün bağışıklık sistemi buradan yönetilir.

 Timüs bezi ne kadar çok titreşirse kişi o kadar sağlıklı ve bağışıklık sistemi sağlam olur.

 Anadolu'da ağıt yakan kadınların göğüslerine vurduklarına hepiniz şahit olmuşsunuzdur. Bu refleks kaynaklı basit bir el hareketi değildir. Bu beynin otomatik gerçekleştirdiği bir davranıştır.

 Kişi göğsüne vururken Timüs bezini titreştirir.

 Bu sayede üzüntü kaynaklı bağışıklıkta meydana gelen direnç azalmasının önüne geçmeye çalışır.

 Bu bez ne kadar sıklıkla titreştirilirse kişi o kadar genç ve sağlıklı yaşar ayrıca geç yaşlanır.

 Sizde parmaklarınızla göğsünüzün ortasına yapacağınız küçük vuruşlarla timüs bezini titreştirebilirsiniz.

 Yada daha basit bir yolu kullanırsınız. "KAHKAHA" atabilirsiniz.

 Çünkü kahkaha da göğüs kafesini oynattığı için bu bezi harekete geçirir.

 Hani yıllar geçerde aradan bir arkadaşımıza rastlarız neşeli halleriyle tanıdığımız bu insanı görünce "hiç değişmemişsin, ne gamsızsın..." deriz ya, işte timüs bezinin gücü.

 Sonuç olarak kahkaha bağışıklık sistemini güçlendirir ve sizi genç tutar.
Mutluluk ve Timus bezi .. "Mutluluk bir seçimdir. Mutsuzluğumuz kadere, şansızlığa ve talihsizliğe inancımız ölçüsündedir."

detaylı bilgi için buraya da bakabilirsiniz. 

Şamanizm hakkında merak edilenler

Şamanizm ilkel kavimlerde görülen, ruhlarla insanlar arasında aracılık yaptığı ve hastaları iyileştirme gücüne sahip olduğu kabul edilen Şamanlar çevresinde yoğunlaşan inanç sistemidir. Ata ruhlarına ve doğa varlıklarına tapınmaya dayanan eski bir Asya dinidir.

On üçüncü yüzyılda Avrupalı gezginlerin Mançu-Tunguz halklarından duydukları Şaman kelimesi daha sonra Sibirya sihirbazlarına v
erilen bir isim olarak yaygınlaşmıştır. Şamanizm ise genellikle Sibirya kavimlerinin din inançlarını ve bu inançlara bağlı olarak dini merasimlerini ifade eden bir terim olup, Kuzey Asya halkları arasında yaygın olan Şaman kelimesi etrafında kurulan, çoğunlukla dini karaktere sahip inançları ve bir takım faaliyetleri ifade için kullanılır. Çok geniş bir alana yayılan Şamanlık, Türk Moğol eski kültür tarihinde önemli yer tutar.

Çin kaynaklarından anlaşıldığına göre eski Orta Asya Şamanizminin temelleri Gök Tanrı, Güneş, yer, su, atalar ve ocak yani ateş kültleriydi. Bu bağlamda Asya halklarının inandığı Şamanlığın temelinde insan ve doğanın birlik ve beraberliği ve de uyumu düşüncesi yer alır. Evren, dünya, insan, hayvan ve bitkiler alemi bir bütün olarak düşünülür. Dünya ve Gök, yaratma eylemini birlikte iş birliği halinde gerçekleştirmektedir. Bunlar bütün varlıkların yaratıcısı olmalarından ötürü kutsaldır. İşte bu yüzden Asya'nın göçebe halklarında Gökle Yer Su'yu sayma ve bunlara saygı gösterme, bu göçebe halkların inanışlarının özünü oluşturuyordu. Dağın eteğinde ya da zirvesinde, nehrin yada gölün kıyısında, yolun ya da atın bağlandığı direğin yanında bir göçebenin kutsamayla eylemleri, tüm yaşamın ortak bir bilinci paylaştığı doğaya dönüktür. Şamanlıktaki bir diğer inanışta, insan neslinin sonsuz bir şekilde devamlılığı düşüncesidir. Şamanist olan birisi kendini baba, dede ve atalarına ait olan bir hayatın devamı olarak görür, bunları bilir ve sayar yani Atalar kültü hakimdir. Bununla birlikte söz konusu insan aynı zamanda kendi geleceğini de sonraki nesillerde görmektedir ki bu durum varoluşun ana anlamıdır. Bundan dolayı bu insanın görevi çocuk ve torunlarına toplumun en iyi yanlarını aşılayarak yetiştirmek ve hayata hazırlamaktır.

Şamanizm en eski inanç sistemidir. Türklerin, Moğolların ve Asya göçebelerinin eski dinidir. İnançlarına göre bir yanda gök yüzünü mesken tutmuş iyilik tanrıları, bir yanda yer altının karanlığına gömülmüş kötülük tanrılarının ve ağaçta, taşta, dağda, suda, ateşte, ayda, güneşte uyuyan ruhların varlığına inanırlar. Bu Tanrı ve ruhlarla insanlar arasında aracılık yapan kişilerdir Şamanlar. Eski Türklerde iyi ruh "Bay Ülgen", kötü ruh "Erlik" diye adlandırılmıştır. "Bay Ülgen" aynı zamanda iyi ruhların başında bulunan, onlara emir veren bir tanrıdır.

Tanrı ve en büyük semavi ruh, semanın en üst tabakasında bulunan insan şeklinde bir varlık olarak tasavvur edilmiştir. Gökte yaşadığına inanılan bu en büyük ruh, insanları, ovaları, ateşi, yeri, güneşi, ayı, yıldızları yaratmış, kainatın nizamını saşlamıştır. Yine Şamanist kavimlere göre, gökte ve yerde meydana gelen çeşitli tabiat olayları, birtakım ruh ve tanrıların eseri idi. Hastalık gibi ölüm de, onlara göre, kötü ruhların bir eseri sayılıyordu.

Ağaçlara, taşlara, su kaynaklarının etrafına bez bağlamak Şamanizm'de önemli bir ritüeldir. Gökteki Tanrılara beyaz, yer-su ruhlarına kırmızı, yer altı Tanrılarına ve ruhlarına ise siyah bez parçaları kullanılıyordu. Bu yolla, Tanrılara dilek ve isteklerini ilettiklerine inanıyorlardı.

Moğolistan'ın dört bir yanında yol kenarlarında bulunan taş yığınları kutsal sayılır. Bu taş yığınlarına Ovo denir. Bu yığına taş, votka şişesi, para ve kumaş gibi şeyler bırakmanın şans getireceğine inanılır. Ovonun etrafında dönüp dua etmek aynı zamanda güvenli bir yolculuğun da garantisidir.

Şamanizm, hastayı olduğu kadar Şaman-şifacıyı da içeren büyük bir zihinsel ve duygusal maceradır. Şaman, destansı yolculuğu ve çabaları aracılığıyla hastasının normal, sıradan, içinde kendini hasta olarak tanımladığı gerçekliği aşmasına yardımcı olur. Şaman, hastalarına, hastalıklara yada ölüme karşı giriştikleri savaşta duygusal ve ruhsal olarak yalnız olmadıklarını gösterir. Şaman, derin bir düzeyde kendi özel güçlerini hastasıyla paylaşır ve onu, başka bir insanın ona yardımcı olmak için kendisini feda etmeye hazır olduğuna ikna eder.

Uygarlaşmış dünyada yaşayan bizlerin "büyücü doktor" olarak adlandırdığımız Şamanlar, kendilerinin ve topluluklarının üyelerinin sağlığı ve esenliği için geliştirdikleri ve kuşaktan kuşağa devamını sağladıkları son derece olağanüstü kadim tekniklerin koruyucularıdır.

Arkeolojik ve etnolojik kanıtlar Şamanik yöntemlerin en azından yirmi yada otuz bin yaşında olduğunu bildirmektedir. Şamanik varsayımlar ve yöntemlerle ilgili dikkate değer şeylerden birisi, bunların Avustralya yerlileri yani Aborjinler, Kuzey ve Güney Amerika, Sibirya ve Orta Asya, doğu ve kuzey Avrupa ve güney Afrika'da dahil olmak üzere dünyanın birbirinden ayrı ve uzak bölümlerinde olmasına rağmen çok benzer olmasıdır. Ortaçağ ve Rönesans batı Avrupa'sında aynı temel Şamanik bilgi Engizisyon tarafından yok edilmiştir.

Ruhlarla ilişki kurmak yalnızca Şamanlarda bulunurdu. Böylece Şamanlar törenlerde insanlarla ruhlar arasında aracılık yaparlardı. İyi ruhların yararlı etkilerini sürdürürler ve kötü ruhların zararlı etkilerini önlemeye çalışırlardı. İnsan ruhunun ölümden sonra göğe çıkabilmesi için parlak cenaze törenleri yapılır, kurban kesilir ve mezarlara kıymetli eşyalar konurdu. Tören sırasında çalınan davulun içine ruhların toplandığına inanılırdı.

Şamanist Türk ve Moğol boylarında "Oba Kültü" denilen bir kült çok yaygındır. Oba, steplerde toprak, dağ geçitlerinde taş yığınlarından meydana getirilen yapay tepeler yani höyüklerdir. Bu obalar steplerde mukaddes dağ ve tepe yerini tutar. Şaman, filan oymağın koruyucu ruhunun filan yerde bulunduğunu söyler; boy veya oymak oraya bir höyük yapardı. Bu oba, o boyun tapınağı olurdu. Burada kurbanlar kesilir, dini törenler yapılırdı. Obanın yanından geçen her yolcu atının kılından veya elindeki paçavralardan bir parçayı adak olarak ağaçlara ya da taşlara bağlardı. Bu uygulamaya Müslüman Türkler'de de rastlanmaktadır.

-Tanım

Tarih ve din bilimi açısından, Şamanizmin doğuşu ve kaynağı gibi, "Şaman" sözcüğünün de nereden geldiği, nasıl bir anlam tasıdığı kesin olarak belirlenememiştir. Bu konuda üç farklı görüş öne sürülmektedir :

1- Şaman kavramı, Hindistan'daki Pali dilinde "ruhlardan esinlenen kişi" anlamına gelen "samana" sözcüğünden türemiştir.
2- Şaman kavramının kaynağı, Sanskritçe'de "budacı rahip" anlamına gelen samana sözcüğüdür.
3- Şaman kavramı, Mançu dilinde "oynayan, zıplayan, bir iş görürken sürekli olarak hareket eden" anlamındaki "saman" kavramından gelir.

Şaman, Gök Tanrı tarafından bu göreve getirildiğine yani gizli güçlerle donatıldığına, Tanrı ile insanlar arasında aracı olduğuna, bazı tanrısal nitelikler, gizli bilgiler taşıdığına inanır.

Şaman, büyücü ve sihirbaz anlamlarına gelir. Şaman kelimesinin kaynağı konusunda farklı görüşler vardır. Kelimenin aslen Mançuca yada Moğolca olduğunu söyleyenler bulunduğu gibi, Sanskritçe'den geldiğini de kabul edenler vardır. Türk kavimleri Şamanlara genellikle Kam demektedirler. Kalmuklar erkek Şamanlara Bö yada Böge, Kırgız-Kazaklar ise Baksi yada Bakşı derler.

Uygurca'da "Şaman", "hastalıkları gideren, acıları dindiren, çılgınlıkları, saraları yatıştıran, hastalara ilaç yapan kimse" anlamında, "otacı" diye anılmıştır. Çin kaynaklarına göre, Kırgızlarda Şamanin adı Gan'dır. Altaylılar Şamana Kam, Kamların yönettikleri törene de Kamlama demişlerdir. Moğolca'da Şamanın karşılığı ise Böge'dir.

Şaman anlamı bakımından büyücü rahip demektir. Bu bakımdan Şamanizmin bir din olmadığı ileri sürülmüştür. Çünkü Şamanizmde, en geniş çerçevesiyle bir dinde bulunması gereken bir din kurucusu, kutsal kitap veya kitapları, inanç esasları, ibadetleri ve cemaat gibi net özellikleri yoktur. Onun için Şamanizm, bir çeşit sihirbazlık ve büyücülük şeklinde, yaygın bir tarzda ortaya çıkan ve pek çok yerde görülen sihri bir olay olarak görülmek de istenmiştir.

Şamanların belirlenmesinin başlıca iki yolu vardır: Şaman mesleğinin veraset yoluyla intikali ve içte kendiliğinden duyulan "tanrısal çağrı yoluyla" seçilme. Seçilme şekli ne olursa olsun her Şaman ikili bir eğitimden geçtikten sonra Şaman olur. Ekstatik eğitim yani rüyalar ya da trans ve geleneksel eğitim yani Şaman teknikleri, ruhların isim ve fonksiyonları, kabilenin mitolojisi gibi. Ruhların ve yaşlı Şaman ustalarının üstlendiği bu ikili eğitim bir inisiyasyondur. Şamanı sıradan bir insan olmaktan çıkaran, toplumun itibar ettiği bir kişi haline getiren bu inisiyasyon eğitimdir.

Ancak Şamanizmde Şaman genellikle babadan oğula geçmek suretiyle din adamı olur. Şaman, mesleği ile ilgili bilgileri, yaşlı Şamandan ders almak suretiyle elde eder. Genellikle gelecekten haber vermek, büyü ve efsun yapmak, ruhlara kurban sunmak, ruhlarla temasa geçerek çözümü mümkün fakat zor olan işleri yapmak Şamanların başlıca görevleridir. Ölünün ruhunu öbür dünyaya göndermek, av avlamakta şanssızlığı ortadan kaldırmak ve ağır hastalıkları tedavi etmek de görevleri arasındadır. Şamanda ırsi ve marazi bazı özelliklerin bulunduğu iddia edildiği gibi, aksine olarak, ruhlar tarafından Şamanlığa davet edildiğine inanılan bu kimseye Sibirya kavimleri arasında korku ile karışık bir saygı gösterildiği de bilinir. Özel kabiliyetleri sayesinde tabiat üstü kuvvetlerle temas kurduğu kabul edildiğinden ona, mensup olduğu boy veya oymağın koruyucusu gözüyle de bakılır. Nitekim, ilk Şamanın ortaya çıkışına dair efsanelerde, ruhlarla münasebette bulunduğuna inanılan Şamanın, üstün kabiliyetleri ve farklı bir yaratılışı bulunduğu kabul edilir. Şamanlar genellikle zeki ve şair tabiatlı kimselerdir. Ayin sırasında yoğun bir vecd içinde kendinden geçip gök ve yer altı dünyalarında gördüğü garip varlıkları, acaip hadiseleri detaylarıyla anlatırlar, ayılınca da bir şey hatırlamazlar. Bir Şamanın gökteki iyi ruhlarla yer altındaki kötü ruhlara hakim olduğu ve onlarla ilişki kurduğuna inanılan toplumlar görüldüğü gibi, bu iki işin, ak ve kara denen iki ayrı Şaman tarafından üstlenildiği toplumlar da görülür.

Şaman olmak için eğer tanrısal çağrı yolu yoksa belli başlı bir Şamanın neslinden olmak gerekir. Geçmiş ataların ruhundan biri Şaman olacak torununa musallat olur, onu Şaman olmaya zorlar. Bu duruma Altaylılar "töz basıp yat" yani ruh basması derler. Şamanlar Ata ruhu musallat olan kişi Şamanlığı kabul etmezse delireceği gibi bir inanışa sahiptirler.

Şaman herşeyden önce, kendi özel yöntemiyle ulaştığı kendinden geçme yani vecd durumunda, ruhunun göklere yükselmek, yer altına inmek ve oralarda dolaşmak için bedeninden ayrıldığını hisseden bir aşkınlık yani trans ustasıdır. Bütün Şamanların derin sezgileri, geniş düş güçleri vardır. Derin bir coşkunluğa kapılarak kendinden geçer, bütün gökleri, yer altı dünyasını gezdiğine, ruhların yaşayışlarını gördüğüne, bütün gizli alemleri dolaştığına inanır. Şaman vecd sırasında, ruhları egemenliği altına alarak, ölüler, doğa ruhları yani cinler ve periler ve şeytanlarla ilişki kurar. Böylece ruhlar ve tanrılar dünyasıyla doğrudan ve somut ilişkilere girişen Şaman, birçok ruha sahip olur. Çoğunlukla hayvan biçiminde düşünülen söz konusu ruhlar, Sibirya halklarında ve Altaylarda ayı, kurt, geyik, tavşan, çeşitli kuşlar özellikle kartal, baykuş, karga suretinde görünebilirler. Ayrıca, büyük böcek, ağaç, toprak, ateş olarak ortaya çıkabilirler. Şaman, gerektiğinde bütün yardımcı ruhları dünyanın dört bucağında bile olsalar çağırabilir. Bu çağrıyı davul veya tefini çalarak yapar.

Şamanların asıl görevleri halk arasında oluşa gelen ak ve karanın yani iyi ve kötü ruhların dengesini sağlamaktı. Bunu da çeşitli büyüler yaparak sağlarlardı. Bu kendinden geçme yani vecd durumları o kadar aşırı bir hale gelir ve izleyenleri o kadar korkuturdu ki, o an Şamanın ölüp yeniden dirildiğine inanılırdı. Şamanlar o ayin sırasında bedenlerinin parça parça edilerek yendiğini iddia ederlermiş. Ve buna çok inandıklari için de bu duruma "Şaman hastalığı" ya da "mistik parçalanma" derlermiş.

Bir Şaman bilgi ve güç edinmek ve başka insanlara yardım etmek için normalde gizli olan bir gerçeklikle temasa geçmek ve onu kullanmak için kendi iradesiyle bir değiştirilmiş bilinç durumuna giren adam ya da kadındır. Şamanın emrinde en az bir ve çoğunlukla daha fazla ruhu vardır.

Koruyucu bir ruh olmaksızın bir Şaman olmak hemen hemen olanaksızdır, çünkü Şaman varlık ve edimleri normalde insanlardan gizli olan olağandışı ya da ruhsal güçlerle başa çıkabilmek ve onlara hakim olabilmek için bu güçlü, temel güç kaynağına sahip olmalıdır. Koruyucu ruh çoğunlukla bir güç hayvanıdır, yalnızca Şamanı korumak ve ona hizmet etmekle kalmayıp aynı zamanda onun için bir başka benlik ya da başka bir ben olan ruhsal bir varlıktır. Bir kişinin bir koruyucu ruha sahip olması onu tek başına bir Şaman yapmaz. Bir yetişkin bunu bilse de, mutlaka çocukluğunda bir koruyucu ruhun yardımını görmüştür; aksi halde yetişkinliğe erişmek için gerekli koruyucu gücü olmayacaktır. Koruyucu ruhları açısından sıradan bir insan ile bir Şaman arasındaki ana fark, Şamanın kendi koruyucu ruhunu değiştirilmiş bilinç durumundayken aktif olarak kullanmasıdır. Şaman koruyucu ruhunu sık sık görür ve ona danışır, Şamanik yolculuklarda onunla birlikte gezer, onun kendine yardım etmesini sağlar ve onu başkalarının hastalık ya da sakatlıklarının iyileştirmesinde kullanır. Koruyucu ruhtan başka, güçlü bir Şamanın belirli sayıda yardımcı ruhları vardır. Bunlar koruyucu ruhla karşılaştırıldığında bireysel olarak, daha küçük güçlerdir, fakat bir Şamanın elinde bunlardan yüzlercesi bulunabilir ve büyük bir toplam güç sağlayabilir. Bu yardımcı ruhların belirli amaçlar için özel işlevleri vardır. Bir Şamanın bunların geniş bir kitlesini toplaması çoğunlukla yıllar alır.

Şamanlar koruyucu yada himaye edici ruhun kişiyi hastalıklara karşı dirençli kıldığını düşünmüşlerdir. Bunun nedeni basittir ruh dış güçlerin istilasına dirençli olan güçlü bir beden sağlar. Şamanik bakış açısından güçle dolmuş bir bedende olağan gerçeklikte hastalık olarak bilinen istila edici, zararlı enerjilerin kolayca gireceği bir yer yoktur. Bir koruyucu ruh yalnızca kişinin fiziksel enerjisini ve bulaşıcı hastalıklara karşı direncini artırmakla kalmaz aynı zamanda kişinin zihinsel uyanıklığını ve kendine güvenini de arttırır. Bu güç kişinin yalan söylemesini bile zorlaştırır. Bir kimse depresyona girdiğinde, zayıf ya da hastalığa eğilimli olduğunda bu onun artık istenmeyen güç enfeksiyonlarına ya da istilalarına direnemediğinin ya da onları uzakta tutamadığının belirtisidir. Biz bunlara negatif enerjiler diyoruz.

Şamanik yetenek ya da potansiyel açısından cinsler arasında herhangi belirgin bir farklılık görülmemektedir. Birçok kavimlerde, Şamanizm uygulamasıyla pek az bağlantısı olan ekonomik ve toplumsal nedenlerle, Şamanların çoğu erkektir ama kadınlar çocuklarını yetiştirip orta yaşa ulaştıktan sonra isterlerse Şaman olabilirler, hem de çok güçlü Şamanlar olurlar. Orta Çağ ve Rönesans Avrupa'sında, dul ve yaşlı kadınlar benzeri biçimde, kısmen kendilerini desteklemek için, sık sık şifacı Şamanlar olmuştur. Tabii ki, Engizisyon onları, batılı olmayan toplumlardaki Hıristiyan misyonerlerinin hala çoğunlukla Şamanlara "cadı" demeleri gibi
onlara da"cadılar" demiştir.

Bir Şaman aynı zamanda, şu anda başka bir yerde ne olup bittiğini görerek durugörüye de yani klervoyansa da ulaşabilir.

Şaman gerçeklikler arasında gidip gelir, mistik yeteneklerle ilgili bilinç durumlarının büyülü bir atletidir. Şaman, olağan gerçeklikle olağan dışı gerçeklikler arasındaki bir aracıdır. Şaman aynı zamanda ruhsal gücünü insanlara yardım etmek, onları sağlıklı bir dengeye kavuşturmak için idare eden bir çeşit "güç simsarı"dır.

Özünde Şamanlığa kabul deneysel ve çoğunlukla derece derecedir. Şamanik bilinç durumuna nasıl ulaşılabileceğini öğrenilmesinden ve o durumda görme ve yolculuk yapmadan, kişinin kendi koruyucu ruhundan eminlik kazanması ve onunla ilgili bilgi edinmesinden ve Şamanik bilinç durumundayken onun yardımını sağlamasından ve bir Şaman olarak başkalarına başarıyla yardımcı olmayı öğretmekten oluşur. Daha ileri düzeydeki Şamanizmin belirleyici bir aşaması kendi yardımcı ruhlarından kişisel eminlik kazanmak ve bunlarla ilgili bilgi elde etmektir. Şamanlığa kabul hiç bitmeyen bir çabalama ve neşe sürecidir ve bir Şamanın statüsüyle ilgili belirleyici kararlar yardım etmeye çalıştığı kişiler tarafından verilir.

Yeni bir Şaman, temel ilkeleri, yöntemleri ve Şamanizmin kozmolojisini öğrendikten sonra, Şamanik uygulamalar ve yolculuklarla güç ve kişisel güç edinir. Bu bilgi elde edildikçe, Şaman diğerleri için bir rehber haline gelir. Örneğin, toplumdaki bir insan bir rüya ya da bir hayal görebilir ve Şamana bunun anlamını sorabilir. Usta Şaman kendisinin şimdiye kadar öğrendiklerinin ışığında "deneyimlediğin şey şu anlama geliyor..." diyebilmelidir. Şaman gizemleri açığa çıkaran, kişisel deneyimlerini bunlar sanki büyük bir kozmik yap-bozun parçalarıymış gibi sürekli olarak bir araya getirmeye çalışır. Kozmik yap-bozun üst düzeyindeki bilgisine ulaşmak için çoğunlukla yıllarca süren Şamanik deneyimlere gerek vardır ve usta bir Şaman bile bir ölümlünün yaşam süresinde yap-bozu tamamlamayı asla ummaz.

Kişinin Şamanik olarak görmesi Şamanik Bilinç Durumunda olur. Buna görselleştirme, hayal etme ya da güçlü gözü kullanma adı verilebilir. Böyle bir görme, değiştirilmiş bir bilinç durumunda yapılmakla birlikte, böyle hayalleri halüsinasyon olarak nitelendirmek ön yargı olur. Şaman hayali deneyimlerken hareket edemez ama etrafında neler olup bittiğinin bilincindedir. Şamanik bilinç durumu medyumların translarının tersine normal bilinç durumuna döndüğünde deneyimin tümüyle anımsanmasına izin verir. Transı hafiftir ve davul çalınması sürdükçe devam eder. Davul ve çıngırağın değişmeyen monoton sesinin başlaması onun beynine Şamanik Bilinç Durumuna dönmesi için sinyal verir ve deneyimli bir Şaman için bu sesleri duymak çoğunlukla hafif bir transa girmek için yeterlidir çünkü kendini bu seslere koşullamıştır. Şamanik Bilinç Durumuna girerken Şaman davulu kendi çalar ancak trans ağırlaşmaya başladığında davul çalma işini yardımcısı üstlenir.

Şamanik bilinç durumuna girmeye ayrıca şarkı söyleme ve danslarla da yardımcı olunur. Şamanın böyle durumlarda söylediği özel güç şarkıları vardır. Şarkılar, Şaman Şamanik Bilinç Durumuna yaklaştıkça temposu artan, yinelemeli ve monoton şarkılardır.

Şaman diğer türden büyücüler ya da büyücü hekimlerden esrime yada ekstaz dediği değistirilmiş bilinç durumunu kullanmasıyla ayırt edilir. Ekstaz ruhunu göğe yükseltmek ya da cehennemi mekanlara inmek üzere bedeninden ayırdığı dinsel bir trans yöntemidir. Bunun diğer bir tanımı da ruhsal yolculuktur. Şamanın transı kendi başına yaptığı bir şuur deneyimidir. Buna Samanik Bilinç Durumu denir. Bu bilinç durumu tedavi için uygun hayvanı, bitkiyi ve diğer güçleri bulabilmek için nereye yolculuk yapacağını bilebilmesi ve alt dünyaya nasıl ulaşım sağlaması gerektiğinin bilgisini içerir. Şamanik Bilinç Durumunda Şaman gördüklerinde tipik olarak tarif edilemeyen bir sevinci, önünde açılan güzel ve gizemli dünyalara duyduğu hayranlığı deneyimler. Deneyimleri rüyalar gibidir ama bunlar onun gerçek olduğunu hissettiği ve içinde hareketlerini denetleyebildiği ve maceralarını yönlendirebildiği uyanık rüyalardır.

Şaman açık bir biçimde görebilmek için karanlıkta ya da en azından gözleri örtülü olarak çalışan hünerli bir görücüdür. Bu nedenle Şamanlar uygulamalarını geceleri yaparlar ama Şamanik görme için karanlık tek başına yeterli değildir. Görücü aynı zamanda çoğunlukla davul çalma, çıngırak çalma, şarkı söyleme ve dans etmenin yardımıyla Şamanik Bilinç Durumuna girer.

Şamanın okuduğu hayır dualara "alkış" denir, Şamandan alkış alan bir kimse dileklerinin yerine geleceğine inanır.

Rüyalar Şamanik görüş açısından iki çeşittir. Olağan rüyalar ve olağandışı ya da büyük rüyalar. Şamanlar normalde yalnızca büyük rüyalarla ilgilenirler. Büyük rüya farklı gecelerde aynı biçimde görülen rüyadır ya da bir kez görülen ama uyanıkmış gibi canlı güçlü bir rüyadır. Şamanlara göre büyük rüyalar çoğunlukla koruyucu ruhlarının onlarla iletişimi ve ikazıdır. Büyük rüyaları olduğu gibi bir mesaj olarak alırlar ve uygulamaya sokarlar. Örneğin; Şaman eğer bir otomobil kazasında yaralandığını görürse bunu sembolik olarak bir arkadaşıyla beraber canlandırır böylelikle olayı yaşamış olur ve kimseye zarar gelmez. Bu bizim bilgimizdeki yakın çevremizdeki bir olayı gözlem yoluyla yasamamıza ve olayın bilgisini almamıza benzetilebilir.

Şamanlar uzaktaki bir yakınlarını iyileştirme işleminde bir nevi imajinasyon kullanırlar. Sessiz karanlık bir odada gözlerini kapatır, çıngırağını kullanır ve güç şarkısını söyler. Yüzünü hasta kişinin bulunduğu kentin yönüne döner ve yatağında yatmakta olan hastayı gözünde canlandırır o kişinin güç hayvanını geri getirmek için alt dünyaya yolculuk yapar ve hastanın yanına yollar. Bu bir nevi imajinasyon ve bizim tabirimizle uzaktaki birine enerji yollama gibi kabul edilebilir. Tek fark bizler güç hayvanı kullanmadan imajinasyon yeteneğinimizi, gücümüzü kullanır ve enerji yollarız.

Başka bir görüşe göre kenevir yardımı ile transa geçen Şaman rahip yani Kam kadınlık ve erkekliği kendinde birliğe getirip evrensel armoniye katıldığına inanırdı. Şaman güçlü bir ritim taşıyan müzik eşliğinde dans ederek esrimeye ulaşır ve sağaltımda bulunurdu. Şaman rahipleri erkeklerde olduğu gibi kadınlardan da olurdu ve bunlara Kam-hatun denirdi. Şaman gereksinmeye göre doğa parçalarını özellikle de hayvanları taklit ederek transa girer ve onların gücüyle birleştiğine inanırdı. Hayvanlardan en çok at ve kuşlar için transa girilirdi. Eğer kuşla bağlantıya girilecekse Kam başına kuş tüyleri takar ve uçma taklidi yapardı. Eğer at ile bağ kurulacaksa atın yürüyüşünü taklit ederek dans ederdi. Şamanların "ateş dansı" yaparak ateş karşısında transa geçmeleri gelenekleşerek Türklerde "ocak kültü" nü oluşturmuştur. Birçok inanç töre ve davranışın kaynagı "ocak kültü"ne dayanmaktadır. Gökte güneş, yerde ateş, evde ocak Şaman yaşamı için kutsal olmuştur. Bir Kam'ın Şaman düzeyine çıkabilmesi için önce doğa parçalarıyla bağ kurup transa geçmeyi başarması, sonra da bunu hayvanlarla başarması gerekirdi. Daha sonra "ateş" transına hak kazanırdı.Ancak en sonunda insanla bağ kurup kendinde kadınlık ve erkekliği transandantal-aşkın- birliğe ulaşmakla Şaman olabilirdi. Sha=kadınlık, Man=Erkeklik Şaman da kadınlıkla erkekliğin aşkın birlikteliği olarak yorumlanırdı.

-Giysi

Şamanın çesitli bölgelere ve zamanlara göre değişen bir kıyafeti vardır. Mesela; genellikle bir cübbe veya hırka, başa takılan bir serpuş veya maskeye benzer bir şey, eldiven ve yüksek konçlu ayakkabı, bazı aksesuarlarla beraber Şamanların kıyafetini oluşturur. Şamanların kullandığı, çeşitli hayvan derilerinden yapılmış, üzerine gök ve yer altı ruhları ile ilgili semboller yapılmış bir de Şaman davulu vardır.

-Tören

Şamanizmde törenler genel olarak ikiye ayrılmaktadır. Belirli günlerde yapılanlar veya önceden belirlenmemiş törenler. Bu törenlerde, çeşitli halkların inanç, gelenek ve göreneklerine göre farklılıklar olmakla birlikte mutlaka kurban adeti vardır. At ve koyun dışında kan akıtılarak sunulan kanlı kurban bilinmemektedir. Kutsal sayılan bir yere, bir değere bir şey sunmak, eşya adamak, Şamanın davuluna, kutsal ağaçlara bez bağlama, çeşitli maddelerden yapılan tanrı tasvirlerine yemek sunma, ateşe içki dökme ya da atma kansız kurbandır. Kansız kurbanların bir başka biçimi de ruhlara adanıp kırlara salıverilen hayvanlardır.

-Etkileri

Türklerin inanışlarında bugün bile Şaman geleneğinin izlerini görmek olası. Matem töreninde ölünün bindiği atın kuyruğunu keserek kurban etmek, ağacı kutlu saymak, uzun ömürlü olması, daha önce ölen çocuklar gibi ölmemesi için çocuklara Yaşar, Durmuş, Duran, Satılmış, Satı gibi isimlerin konması, türbelere adak adanması, dilek ağaçlarına çaput bağlanması gibi adetler ve nazar değmemesi için tahtaya ya da bir zemine vurmak bu kapsamda değerlendirilir.

-Tedavi

Şaman dizleri üzerinde kendi güç şarkısını söylemeye başlar ve emme işleminde kendisine yardımcı olacak ruhları çağırır. Aynı zamanda içinde kum ya da su olan hastadan çıkarttıklarını tükürmek için hazırladığı sepet ya da kabı kendisine doğru çeker. Çıngırağını hastanın üzerinde sallayarak güçlüce sarkı söyler ve kendisine emme işleminde yardım edecek ruhları çağırmak için konsantre olur. Diğer grup üyeleri de bir çember oluşturarak onun çabasına güç şarkısını söyleyerek katkıda bulunurlar. Şaman hastanın içindeki zararlı, istilacı güçlerin yerini bulmalıdır. Bunun için bir kehanet tekniği kullanır. Gözleri kapalı olarak elini hastanın bedeni ve kafası üzerinde ileri geri gezdirir, hastanın bedeninin belirli bir yerinden gelen özel bir ısı, enerji, titreşim hissi olup olmadığını yavasça keşfeder. Bir başka teknikse herhangi bir titreşimi hissetmek için hastanın üstünden bir tüy geçirmektir. Şaman belirli yeri hissettiğinde ya sessizce ya da şarkıyla çıngırağını hastanın üzerinde aynı tempoda çalarken iki yardımcı ruhu çağırır. Gözleri kapalı olarak yardımcıların yaklaştığını gördüğünde Şaman onlardan ağzının içine girmelerini ister. Onlar burada Şamanın hastadan emeceği güç istilasını hapsedecek ve içlerine alacaklardır. Ve Şaman hastanın bedeninde zararlı istilayı hissettiği yeri bütün gücüyle emer. Bu elbisenin üzerinden yapılabilir ama elbisenin o bölümünü açmak ve deriyi fiziksel olarak emmek çoğunlukla daha etkilidir. Şaman bu işlemde gördüğü kötü yaratığın ağzından ve boğazından geçerek midesine gitmemesi için çok dikkatli olmalıdır. Eğer kazayla onu yutarsa onu çıkartmak için başka bir emen Şamanın yardımı istenir. Bu Şamanların partnerlerinin olmasını istemesinin başka bir nedenidir. Şaman gerekli olduğu kadar tekrar tekrar emer ve kuru kusar. Bunu bazen istemsiz şiddetli bir öğürmeyle yaparlar. Şaman her kuru kusuştan sonra işlemi yineleyecek kadar güçlü olana kadar konsantrasyonunu güç şarkısını söyleyerek ve yardımcı ruhlarını canlandırmak üzerine odaklanarak yeniler. Bu devreleri elini hastanın üzerinde ileri geri hareket ettirdiğinde ısı, enerji ya da titreşim yayıldığını hissetmeyene kadar sürdürür.

Diğer bir yöntem ise tütün tuzaklarıdır. İstilacı ruhların tütünden zevk aldıklarına ve ona çekildiklerine inanılır. Bu yöntemde tütün paketleri ya da içinde tütün olan minyatür bez keseleri kullanılır. Yerde ya da bir zeminde yatmakta olan hastanın etrafında tütün paketlerinden çember yapılır sonra saman zararlı güç istilasını hastadan çıkartmaya çalışır, zararlı güçler hasta bedenden çıkıp tütünlere geçer ve bu çalışma bittiğinde tütün paketleri bir top halinde yuvarlanır ve derhal uzak bir yere götürülür. Orada top açılır ve tütünler ağaç dallarına asılır. Böylelikle ruhlar zarar verebilecekleri insanlardan uzak bir yere dağıtılmış olur.

Başka bir yöntemse Şamanın hastanın hastalığıyla özdeşleşmesidir fakat tehlikelidir çünkü bu yöntemde Şaman hastaya zarar veren güçleri kendi üzerine almaktadır. Şaman önce hastayla hastalığı ile ilgili konuşur acısını, hissettiklerini kendi içinde hissetmeye başlar. Sonra hasta gibi olmanın nasıl birşey olduğunu, hastanın yaşama bakışının nasıl olduğunu ve hastanın sorunlarının, umutlarının neler olduğunu öğrenmeye çalışır. Şaman kendisini duygusal olarak hastayla özdeşleşebileceğinden emin olduktan sonra sağaltım çalışmasına başlamaya hazırdır. Bu noktada hasta ve Şaman insanların yerleşmemiş olduğu bir araziye gider. Şaman çıngırağı ve güç şarkısıyla koruyucu ruhunu ona yardımcı olması için uyandırır. Hasta bu aşamada onun arkasında sessiz durur. Şaman kendini güçlü hissettiğinde o ve hasta yavasça elbiselerini çıkartarak değiştirirler.

Saman hastanın elbiselerinin her bir parçasını giydikçe hastanın ağrılarını ve dertlerini üzerine almak ve hastanın kişiliğini almak üzerine konsantre olur. Şaman son giysi parçasını giydiğinde artık hasta olduğunu hissetmeye başlamalıdır. Şaman ve hasta çıngırak eşliğinde dans eder. Hastanın tamamen iyileştiğini hissedene kadar elini hastanın üstünde tutar. Eğer çalışma doğru yapılmışsa Şaman hastalık ya da acı dalgalarının üzerinden geçtiğini hisseder yani bir nevi katalizörlük yapmış olur. O anda Şaman 100 metre kadar koşar, durur ve kollarını öne doğru uzatır tüm kuvvetini hastaya acı veren ve şimdi kendi üzerinde olan istilacı gücü atmaya odaklar ve bu zararlı gücü gökyüzüne uzağa fırlatır. Şaman bu işlemin bitişini hastanın derdinin ve kişiliğinin kendi bedeninden alınması hissiyle bilir.

Şamanizm günümüzde Türkler ve diğer Orta Asya halklarının hayatını değişik oranlarda etkilemeye devam etmekle birlikte halen Orta Asya'da başlı başına bir din olarak devam etmektedir. Tatarların bir kısmı özellikle Hakasya Türklerinin hemen hemen tamamı Şamanisttir. Günümüzde Rusya, Moğolistan, Tacikistan, Kazakistan gibi ülkelerde Şamanist topluluklara rastlanmaktadır. Sayıları gittikçe azalmakla birlikte günümüzde yaklaşık 650.000 kadar Şaman olduğu tahmin edilmektedir.

Kaynak : Rezzan Pişkin / Şamanın Yolu - Michael HARNER

Işık İşçileri Kimlerdir

Bir ışık işçisi'nin gerçekte kim olduğunu betimleyeceğim. Bu dünyada Işık işçisinin kim olduğu ile ilgili bir tablo çizeceğim. Bu Tabloyu benimle beraber imgeleyin: Onlar orada duruyorlar.Onlara bir bakın.Onlar dev Spiritüel varlıklar olarak görünmüyorlar değil mi? Onlar Sıradan ve ortalama insanlar gibi görünüyorlar.Ama siz, onların içine girmeye başladığınızda, orada tüm üstadların sahip oldukları şeyleri bulursunuz.Bu Işık isçileri, dengelidirler. Onlar hakkında söyleyebileceğiniz ilk şey budur ... Onlar dengelidirler. Onlarla birlikte olmak isteyebileceğiniz kadar çok dengelidirler. Siz hiç, birlikte olmak istediğiniz birisiyle karşılaştınız mı? Birlikte yürümek istediğiniz birisiyle? Çünkü, onlar sizi yargılamazlar; onlar içsel olarak güzeldirler ve konuştuğunuzda sizi dinlerler.Onlar, Uygun ve bilgece şeyler söylerler.Onlar kimseyi yargılamaz ve kimseyle alay etmezler.Onların çevresinde hiçbir dram yoktur.Orada hissedebileceğiniz bir aydınlık vardır.Bir sevinç vardır.Bu Bir ışık işçisi'dir. Ve bu kolayca gelmemiştir; bu, sizinki gibi çok meşgul bir uygarlıkta, bir şey değildir ve bu aktive edilmiş doğal DNA'yı gerektirir. Bu "kendi üzerinde ruhsal-Spiritüel biçimde çalışan insan'ı" ifade eder. Kristalimsi Ağ'a dokunan Işık işçisi bir titreşim yayar.Onlar Akaşa'nın içerdiği her şeyi sezgisel bir düzeyde bilir ve ondan düzenli olarak bilgi alırlar.Bu dengeli bir İnsan'dır! Onlar dualiteyi çözebilmişlerdir. Dualite bir bilmecedir, değil mi? Siz özgür seçime sahipsiniz ama meleksi bir yapıya da sahipsiniz.Bununla ne yapacaksınız? Siz karanlığın en karanlık ve en aydınlık ışığın çevrenizde Çalıştığı bir dünyaya yerleştirilmişsiniz. Onun içinde ruhunuzu nasıl yönlendireceksiniz? O, tüm yaşamınız boyunca içinde Bulunduğunuz bir koşuldur.O, dualitedir. O, sizi kovalayıp duran karanlık parçasıdır.O, Hepinizin hakkında ESPRİ Yaptığınız ve sizin bir şeyler yapmanıza neden olan bilinçtir.Işık işçisi için, bu Çözülmüş bir sorundur. Onlar onu dengelemişlerdir. Onlar kendi içlerinde merkezlenmişlerdir.Bu Bir ışık işçisi dir. Onlar, fiziksel olarak uzun Boylu olmasalar da, uzun boylu dururlar. Görünüşleri, olduğundan daha büyük görünür, bu IŞIK İŞÇİSİ'dir. Onlar size şefkatli gözlerle bakarlar.Siz kim olursanız olun, onlar sizi umursarlar.Bu IŞIK işçisidir. Belki bu sözler, takipçisi olduğunuz bazı üstadları yansıtıyor gibi görünebilir.Bu boyutu, Buda ya da Mesih gibi görünüyor mu? Bu boyut, Muhammed Peygamber gibi görünüyor mu? Görünmeli, çünkü bunlar dünyanın üstadlarının nitelikleridir. DNA nızın içinde tamamlanmayı bekleyen bir üstadlık vardır. Spiritüel Işık Kulesi, sezgiseldir; onlar ne zaman konuşacaklarını bilirler.Onlar Uygunsuz şeyler söylemezler. Ne zaman ve ne için dua edeceklerini bilecek kadar sezgiseldirler. Onlar, Birisine bakıp doğru söyleyip, söylemediğini anlayabilirler.Ancak, bunların hiçbirini yargılamaz, sadece bunu kendi yaşamlarını yönlendirmek için kullanırlar.Ve onlar sizden hiç farklı değildirler.Onların yaşamları Tıpkı sizinki gibidir.Bir gün Çamaşır yıkarken, bir başka gün Ortadoğu'ya Derin bir ışık enerjisi yolluyor olabilirler. Ama, onlar IŞIK Kuleleri dir ve iki işi de aynı türde Tanrısal yaklaşımla yapmayı bilirler. Hiç bunu düşünmüş MUYDUNUZ? Yaşamınızdaki Sıradan şeyler o kadar da sıradan olmayabilirler. Siz sıradan olanı kutlayabilir misiniz? Bulaşıkları yıkarken, ülkenizin liderine ışık gönderebilir misiniz? Bir ışık işçisi bunu yapabilir. IŞIK işçisi, fırtına yaklaşırken ışık kulesinin (Deniz Feneri) nin merdivenlerini tırmanıp, ışığı yakan biridir.Onlar durumları nasıl dengeleyeceklerini bilirler.Karanlık bir enerji karşısında, ne yapacaklarını bilirler.Birçokları, "Kryon, yaşamımdaki şu karanlıkla ilgili ne yapabilirim?" sorarlar.IŞIK işçisi onu ne yapacağını bilir.Uzun zaman önce, onlar o karanlığı, arka koltuğa koymuşlardır.Artık, o karanlığın, direksiyona geçmesine izin vermezler diye. Onlar, artık depresyona girmez ve endişelenmezler.Öfkelenirler mi? İnsan doğasına aykırı bir biçimde, Işık işçisi öfkelenmekte hiç acele etmez ve bilgece karşılık verir.Onlar, yaşama, eski zamanın üstadlarının yaptığı gibi, ok farklı bir biçimde bakarlar ... 



Kryon (PERDEYİ kaldırmak)

Beyne Zarar veren 10 alışkanlık


Beyne zarar veren alışkanlıkları biliyor musunuz?




1) Kahvaltı etmemek
Kahvaltı etmeyen kişiler, düşük bir kan şekeri seviyesine sahip olur. Bu durum beyin için yetersiz besin tedarik edilmesine ve sonunda beyin dejenerasyonuna yol açar...

2) Aşırı yeme
Beyin arterlerinin sertleşmesine neden olarak, zihin gücünün azalmasına yol açar...

3) Sigara içmek
Çoklu beyin büzülmesine neden olur ve Alzheimer hastalığına yol açabilir.

4) Yüksek şeker tüketimi
Çok fazla şeker proteinlerin ve besinlerin emilmesini durdurur ve dengesiz beslenmeye neden olur ve beynin gelişmesine engel olabilir.

5) Hava kirlenmesi
Beyin vücudumuzda en çok oksijen tüketen organdır. Kirli havanın teneffüs edilmesi, beyne giden oksijeni azaltır ve beynin veriminde düşüş yaratır.

6) Uyku yetersizliği
Uyku beynimizin dinlenmesini sağlar. Uykudan uzun vadeli yoksunluk beyin hücrelerinin ölmesini hızlandırır.

7) Uyurken kafayı örtmek
Kafayı örterek uyumak, karbondioksit konsantrasyonunu arttırır ve beyne hasar veren etkilere yol açabilir.

8) Hastalık sırasında beyni çalıştırmak
Hasta iken çok çalışmak veya öğrenmek beyin etkenliğinin azalmasına yol açabilir ve ayrıca beyne hasar verebilir.

9) Uyarıcı düşüncelerde eksiklik
Düşünmek beyin jimnastiği için en iyi yoldur, beyni uyaran düşüncelerin eksikliği beyin daralmasına yol açabilir. Çapraz bulmaca ve Sudoku iyi egzersiz sağlar.

10) Az konuşmak
Zihinsel sohbetler beynin etkinliğini geliştirir

Laptop'unuzu şarz ederken kullanmayın


 Fişe takılı kullanmak yerine batarya ile kullanın Sıradan ama etkili: Laptop'unuzla sıcakta batarya modunda 

çalışın. Neden mi? Çünkü modern laptop'lar işlemci ve ekran kartı yongalarını batarya modunda daha düşük 

frekansta çalıştırırlar. Bu yüzden daha az ısı açığa çıkar. Daha az ısınan laptopun ömrü ise daha uzun olur.


**Laptop soğutucusu


Laptop'un fanları sıcak bir çevre ısısında çalışmıyorsa ekstra bir soğutucu daha serin bir çalışma sağlar. 

Laptop kolayca soğutucunun üzerine yerleştirilir. Bu tip soğutucular ve padler üretici tarafından veya 

Revoltec, Thermaltake ve Pearl gibi firmalardan 20 ila 50 Euro arasında bir fiyatla sağlanabilir. Tabi bu 

soğutucularla Laptop'unuz daha sessiz çalışmayacak.
 
**İkinci batarya

 
Yüksek sıcakta batarya çok daha hızlı eskir. Bu yüzden yedek bataryanızın güneş maruz kalmamasına dikkat


 edin.

Migren Tarih Oldu!


Japon Bilim Adamları Migrenin Nedenini Buldu!
Güncelleme:04 Nisan 2012 10:28

Migren, dünyada insanlarda en sık görülen ağrılı bir rahatsızlıktır. Bulantı, kusma, ışığa ve sese gürültüye duyarlılık gösteren bir rahatsızlıktır. Migreni olan kişi yanındakilere zor anlar yaşatabilir. Migren atakları yaşam kalitesini düşüren ve/veya durduran şiddetli bir baş ağrısıdır. Her insanın 10/1'inde görünen migren, kadınların 4/1'inde en sık rastlanan rahatsızlıktır.

Bilim adamlarının yaptıkları araştırma migren’in kendini yenilemesinin ve tedaviye cevap vermemesinin sebebini elektro manyetik dalgalar olduğunu ortaya sürdü. Yapılan incelemeler ve uzun soluklu araştırmalar nihayet sonuca erdirildi. Migren rahatsızlığı artık sona erdi!

Bunun ardından Japon bilim adamları bu dalgaların insan vücuduna olan zararlarını engelleyerek yaptıkları araştırma da migren ataklarının birkaç kez şiddetli olarak geçirdikten sonra tamamıyla yok olduğunu kaydettiler. İşte o mucize!

Jinsei, 2010 yılında İngiltere Kay Pidgeon'da yaptığı bilimsel araştırmanın ilk nicel gözlem hipotezini basına açtı. Raporu incelediğimizde Uluslararası kabul görmüş PIP teknolojisi kullanarak vücuda temas halindeyken yapılan inceleme de Jinsei, vücuda bir auro kalkanı (Vücuttan yayılan ışınsal bir enerji alanı) oluşturarak dışarıdan gelen zararlı manyetik sinyallerden korumasına yardımcı olmaktadir.

İşte Gezegenimizin En Zeki 10 Hayvanı

Hayvanların kimi zaman en az bizim kadar zeki, kurnaz, uyanık ve duygusal olduğunu 
biliyor muydunuz? İşte gezegenimizin en zeki 10 hayvanı…
10- Hassas İnek
Evet, inekler süt yapar, bu doğru. Ama Simon and Garfunkel’in “the Sound of Silence” isimli şarkısını 
dinlediklerinde daha fazla süt ürettiklerini biliyor muydunuz? İneklerin bilişsel yetenekleri araştıran uzmanlar 
onların da tıpkı bizim gibi geleceğe yönelik endişe duyduklarını söylüyorlar. Çiftçi kendileriyle yakından 
ilgilendiğinde son derece mutlu oluyor sevimli inekler. Ayrıca ineklerin aylar ya da yıllar boyunca 
kin güttükleri de bulgular arasında. Zaman zaman ruhsal iniş-çıkışlar yaşıyorlar, inanabiliyor musunuz?
9- Marifetli Ahtapot
Kalamar, ahtapot, notilus gibi kafadanbacaklıların akvaryumun içinden sizi kasıtlı şekilde gözlemlediklerini, 
bazen de dikizlediklerini biliyor muydunuz? Bilim adamları kafadanbacaklıları zeki omurgasızlar listesinde 
en üst sıraya yerleştiriyorlar. Naples Hayvanat Bahçesi’nde yapılan bir deneye göre ahtapotların gözlem 
yoluyla öğrendiklerini biliyoruz. Bilim adamlarına göre pek çok omurgalı bu yeteneğe sahip değil. Ağırkanlı 
ahtapot kardeş ise farklı nesnelerin şekillerini, büyüklüklerini ve parlaklıklarını ayırt edebiliyor. Bir diğer deneyde
 kırmızı yerine beyaz topa hamle yapan ahtapotu izleyen bir diğer ahtapotun da aynı şeyi yaptığı gözlendi. Ayrıca 
bazı ahtapotların konserve kapaklarını açmayı öğrendikleri de bilim adamlarından aldığımız duyumlar arasında.
8- Kurnaz Guguk Kuşu
En yaramaz kuşun guguk kuşu olduğunu biliyor muydunuz? Kurnaz dişi guguk kuşları yumurtalarını diğer kuşların
 yuvalarına bırakırlar. Buna kuluçka parazitliği denir. Guguk kuşu sırtında kepçe şeklinde bir yapıyla dünyaya gelir.
 Yumurtadan çıkan bebek guguk kuşu içgüdüsel olarak diğer yumurtaları ve yavruları itmek için sırtındaki bu yapıyı 
kullanır. Biraz sinsice de olsa guguk kuşları ustalıkla bu tür yaşam tarzını kısa zamanda benimserler.

7- Sanatkâr Domuz
Domuzlar kompleks bilişsel yeteneklere sahipler. Laboratuar ortamında domuzların birçok omurgalıdan daha iyi 
şekilde video oyunu oynadığı gözlendi. Ayrıca domuzlar rüya görür ve kendilerine verilen isimleri tanırlar. 
Domuzların 20 farklı sese bilinçli olarak yanıt verdiklerini de biliyoruz. Bunun dışında sanattan da anladıklarını ve 
müzik dinlediklerini biliyor muydunuz? Anne domuzlar yavrularına şarkı söylüyorlar ve yeni doğan domuzlar 
annelerinin sesini tanıyabiliyorlar. Bunlar yetmemiz gibi bilim adamları domuzlara halterin üzerinden atlamayı ve 
frizbi yakalamayı öğretmeyi başardılar.
6- Çalışkan Arı
Arılar, birçok böceğin sahip olmadığı bilişsel yeteneklere sahipler. Güneşi bir pusula gibi kullanabiliyorlar 
mesela.Sesleri, renkleri ve mekanları öğrenebiliyorlar. Esrarengiz bir zaman algıları var. “Balarısı dansı” adı 
verilen özel bir dans stilleri bile var. Bu dansı bir tür iletişim dili olarak kullanıyorlar. Uzaklığı, yüksekliği ya da 
yiyecek kaynağının yerini birbirlerine haber vermek amacıyla dans ediyorlar.
5- Şakacı Yunus
Birçok yunus türünün beyinleri insanlarınkinden hayli büyük ve vücuda oranlandığında da beyinleri insandan 
sonra ikinci en büyük kütleye sahip. Çoğu yunusun beyninde, insandakinden daha büyük yüzey alanına ve hacme
 sahip bir neokorteks (üst kabuk), geniş insula ve singula bölgeleri ve büyük ölçüde farklılaşmış hücre bölgeleri 
gibi karmaşık bir zekayla ilgili alanlar bulunuyor. İtaatkar eğlendiricilerimiz olmalarının yanı sıra oldukça şakacılar. 
Kuşların tüylerini arkadan yakalıyorlar ve manta vatozlarıyla frizbi gibi oynuyorlar. Suda bizimle yarışıyor, şakalar 
yapıyor, ayrıca aynada kendilerini tanıyor bu sevimli dostlar.
4- Becerikli Fil
Fil beyni 5 kiloyu aşkın bir ağırlığa sahip. Gergedan, su aygırı gibi diğer iri memeli hayvanların beyinleri ise bu 
irilikte değil. Araştırmalar gösteriyor ki, filler objeleri farklı amaçlar için kullanmayı kendi kendilerine öğrenebiliyorlar. Romalı doğa bilimci yaşlı Pliny (MS 23-79) fillerin zekasını ilk fark edenlerden. Bir gergedanla arenada dövüşen filin yerde bulunan metalik telli bir fırçayı kaptığını ve bunu gergedanın gözlerine batırdığını gözlemlediğini anlatır. Fillerin palmiye yapraklarını yelpaze olarak kullandıkları, sopayla sırtlarını kaşıdıkları, havlayan köpekleri dallarla kovaladıkları da biliniyor.
3- Cin Fikirli Kara Karga
Karga, kuzgun, saksağan gibi kuşlar tüm kuş türleri arasında en zeki olanlar. Bunlar objeleri sayabiliyor ve kompleks kararlar verebiliyorlar. Günlük yaşamda devam eden hayatı ve olayları kendi avantajlarına kullanma konusunda son derece ustalar. Mesela ağızlarındaki cevizi trafiğin yoğun olduğu bir caddeye atıp üzerinden arabalar geçip kabuğunun kırılmasını sağlıyorlar, sonra da ceviz içini afiyetle yiyorlar tabi. Ölü bir hayvan gördüklerinde kurtları buraya yönlendirip cesedi parçalamalarını sağlar, sonrasında kalanları rahat bir şekilde midelerine indirirler. Yiyecek bulduklarında ortada tehlike oluşturacak bir yabancı varsa, yiyeceği doğrudan yuvalarına götürmez, bir müddet saklarlar. Yabancının kendilerini takip edip yuvalarını öğrenmesini önlerler böylece.
2- Hisli Balina
Tıpkı yunuslar gibi, balinalar da en zeki hayvanlardan. Öncelikle balinalar oldukça duygusallar. Acı, üzüntü, neşe ve anne-baba sevgisi gibi duyguları deneyimleyebiliyorlar. Bunun en önemli kanıtlardan biri, 1990’larda ölen yaşlı bir balinanın karaya vurmasıyla gerçekleşti. Sahildekiler, ölen balinanın yavruları olduğu tahmin edilen iki balinanın civarda dolaşıp durduklarını gözlediler. İlerleyen günlerde de bu iki balina, annelerine saygılarını ifade etmek istercesine ölü balinanın karaya vurduğu bölgenin civarında yüzmeye devam ettiler.
1-Parlak Zekalı Maymun
Maymunlar düşünen hayvanlardır diyebiliriz. Ustalıkla araç-gereç kullanmayı bilen maymun türleri olarak orangutanları, şempanzeleri ve gorilleri sayabiliriz. Koko isimli gorilin Amerikan İşaret Dili’ne ait 1,000 sözcüğü öğrendiğini biliyor muydunuz?

Sağlıklı temizlik için çamaşır suyuna dikkat!





Diş macunu yerine ne kullanılır?


Dışarı çıkmak üzere hazırlanırken diş macununuzun bittiğini fark ettiyseniz paniklemeyin! Kötü bir ağız kokusuna mahkum olmak zorunda değilsiniz.

Bir kaşık karbonata macun kıvamına gelecek kadar su ekleyerek kendi diş macununuzu elde edebilirsiniz.
Karbonat ağzınızı temizler ve çıkıp yeni bir macun alıncaya kadar sizi idare eder.

Annenin öpücüğünde sağlık ve sevgi var

Araştırmalar doğrultusunda bir annenin bebeğini öpmesi, bebeğe hem sağlık, hem de sevgi aşılıyor. Bir öpücük hem dünyalara, hem de bakın nelere değiyor!


Bir grup uzman araştırmacının yaptığı incelemeler doğrultusunda bebeğini öpen bir anne yavrusuna bağışıklık sistemini kuvvetlendiren bir dizi bakteri geçişi sağlıyor.
Bu sayede bağışıklık sistemi güçleniyor ve soğuk algınlığı ve kulak iltihapları gibi hastaların iyileşme süreci hızlanıyor.
Anne kucağı da çok yararlı
Bebekleri kucaklamak da iyileşmeyi sağlıyor. Montreal'de bulunan Bliss Hastanesi erken doğan ünitesindeki doktorların araştırmaları doğrultusunda 61 bebek incelendi.
Bilim adamları bebeklerin nabzını, kandaki oksijen seviyesini ve kan alımı esnasındaki yüz ifadelerini inceledi.
Sonuçlara göre anne kucağındaki bebekler ağrıyı çok daha çabuk unutuyor ve daha hızlı iyileşme kaydediyor.
Annesiyle birlikte incelemeye tabi tutulan bebekler daha çabuk iyileşirken, annesiz olanların daha fazla ağrı çektiği saptandı.
elmaelma.com

G-noktası gerçekten var mı?


Jinekologların ve bazı seks terapistlerinin bulduklarını iddia ettikleri G-Noktasını cinsel bölge anatomisi, embriyoloji ve fizyolojisi ile ilgilenen araştırmacılar ise bulamıyorlar.


Seks terapisti Jinekolog Dr. Grafenberg tarafından 1950 yılında “Kadında seksüel yanıt alınamayacak bir bölge yoktur, sadece partnerin bu erotojenik noktaları bulması gerekir” şeklinde yaptığı açıklamayla jinekoloji dünyasında başlayan G-Noktası tartışmaları, günümüzde embriyoloji ve fizyoloji alanında çalışan doktorlar tarafından G-Noktası yoktur şeklinde yorumlanırken, seks terapisi ile ilgilenen jinekologlar tararafından da var olduğu iddia edilmektedir.

Tüm ayrıntılarıyla Foton Kuşağı Etkisi (Işın Çağına Giriş)




Foton Kuşağı Etkisi

Karşımıza çıkan herhangi bir sağlam bilimsel veri yok. Tüm kaynaklarda bilimsel bir kanıtın öne sürülmediğinden bahsediliyor, zira geçerli kanıtlar da yok deniliyor. Elde olan tek şey birkaç bilim adamı ve astronomun tezlerinden ve araştırmalarından ibaret. Zaten bu konu üzerinde araştırmalar yapan bilim adamları da bulundukları yerlerden uzaklaştırılmışlar. Elde olan veriler, bilinen döngünün 26.ooo yıl olduğu, bu geçişin belirtisi olan Schumann Rezonansı'nın değişimi ve Foton Kuşağı içerisinde bulunan yıldızların varlığından ibaret. Açıkça bir kanıt ortaya konulamamış. Foton Kuşağı güçlü elektromanyetik radyasyona sahiplik eden yoğun bir uzay boşluğu ve bazı x-ışınlarını da içermekte. Galaksi içerisine akan manyetik bir ışık olarak ta tanımlayabiliriz.

Doğadan Gelen Güzellik - Bal Maskeleri


Bal; içeriğindeki birçok vitamin mineral, antioksidan ve aminoasitlerle değerli bir besin maddesi olmasının yanında , her geçen gün yeni bir tedavi edici özeliği kanıtlanmakta ve aynı zamanda doğal bakım ürünü yapımında da kullanılmaktadır. Cildimize sürdüğümüz herşeyin hücrelerimiz tarafından emildiğini düşünürsek., yiyemediğiniz hiçbirşeyi cildinize sürmeyin düşüncesi haklılık kazanmaktadır.
Burada balla yapabilecegimiz bazı bakım ürünlerinin reçetesini
bulabileceksiniz. Tabiiki bu ürünlerin yararlı olabilmesi için kesinlikle doğal ,katıksız bal olması gerekmektedir. Üzerinde bunca spekülasyon olan balı mutlaka güvenebileceğiniz bir yerden almalısınız. tereddütünüz varsa analiz yaptırabilirsiniz.
-----------------------------------------------------------
Sıkılaştırıcı Yüz Maskesi İçindekiler:

Asrın Mucizevi Sırlarından; KEÇİBOYNUZUnun faydaları


8-10 metre yüksekliğinde, daima yeşil kalan bir ağaç olan keçiboynuzu bitkisi siyah boynuz şeklinde meyvelere sahiptir.
A, B ve E vitaminleri ile bol miktarda -potasyum, kalsiyum ve fosfor- içerir. Keçiboynuzu ve pekmezi yüksek besin değeri ile özellikle zayıflık çekenlere ve -gelişim çağındaki çocuklara- oldukça faydalı bir besindir.

******************************
Keçiboynuzu NASIL kullanılır?
Meyveleri taze ve kuru olarak yenir. Çekirdeklerinden de yararlanılır. Yaprakları ve dalları kurutulup kaynatılarak keçiboynuzu çayı yapılabilir.
HASTALIĞINIZIN İYİLEŞMESİ için yada maksimum gücü elde etmek için en az 6 ay kullanılması gerekir.ÇÜNKÜ 1 hücre yenilenmesi 6 AYda olmaktadır...
******************************
KUVVETLİ FAYDALARI:
Ayrıca, keçiboynuzu pekmezi yapılır. Hergün düzenli olarak keçiboynuzu pekmezi yiyerek yapılacak keçiboynuzu kürü özellikle kansızlık çekenlere ve sperm azlığı şikayeti olanlara çok yararlıdır.
Keçiboynuzu kalsiyum bakımından çok zengindir (sütün 3 katı) İçindeki E vitamini sayesinde; öksürüğe, gribe, kemik erimesine ve kansızlığa iyi gelir.
Balgam söktürür, göğsü yumuşatır, bronşları açar, sigara tiryakileri için faydalıdır ve nefes darlığına oldukça etkilidir.(Alerjik nefes darlığı çekenlere ısrarla keçiboynuzu pekmezi tavsiye edilir.)
Yüksek ham selüloz etkisi ile bağırsak rahatsızlıklarına ve gastrite etkilidir. Mide ve bağırsak gazlarını dışarı atarak mide şişkinliğini giderir.
Bağırsak kurdu, tenya, solucan gibi bağırsak parazitlerini temizler. Mideye kuvvet verir. Yüksek mineral ve vitamin içeriği ile de diş ve diş etleri üzerinde çok olumlu etkileri vardır.
Yüksek doğal şekerler, zengin mineraller (özellikle çinko) ve vitaminler (A, B, B2, B3, D) içeriği dolayısıyla doğal güç ve besin kaynağıdır.
Yüksek sodyum ve potasyum içeriği sayesinde tansiyon, karaciğer ve akciğer üzerine çok yararlı etkileri bulunmaktadır. Kanın zehirli maddelerini temizler.
İnsanlığın korkulu rüyası akciğer kanserini %90 oranında önleme gücüne sahiptir.
Kalbe faydalıdır, kalp çarpıntısını önler. İnsan vücuduna giren radyasyonu dışarı atar.
Bin derde deva olarak bilinen keçiboynuzunun, ağrı kesici, antiseptik, bağışıklık güçlendirici özelliği bulunuyor.
Keçiboynuzu aynı zamanda sperm sayısını artıran özelliğede sahiptir. Aktif sperm sayısı az olan ve az sperm sayısından dolayı çocuğu olmama riski yüksek baba adaylarının kullanmasında büyük fayda vardır.

Böğürtlenin faydaları


Meyveleri tam olgunlaştıktan sonra daha şifalı olan böğürtlenin faydaları şunlar:
Düzenli yenen böğürtlen yaşlılıktan kaynaklanan hafıza kayıplarını önlüyor.
Böğürtlenin sıkılarak elde edilen suyu ishallerde çok faydalıdır. Ancak böğürtlen suyu saklanamaz taze içmek gerekir. Saklanırsa sirkeleşir.
Ağız yaralarında, gerek taze ve gerekse kurutulmuş 20 gram böğürtlen yaprağı 1 litre suda haşlanırsa, bu çay ağız yaraları için çok faydalıdır.
Kurutulmuş yapraklarından yapılan şurubunun kanı temizleyici etkisi de var. Bu şurup öksürüğü olanlara da iyi geliyor.
Ayak yorgunluklarında, böğürtlenin sürgünleri ve kökleri 100 grama 1 litre su ölçüsüyle kaynatılırsa, ılıyınca ayak banyosu olarak kullanılabilir. Ayak yorgunluklarına çok iyi gelir.
Güzellik için, böğürtlen çiçekleri ise 50 grama bir 1 litre su ölçüsü ile kaynatıldığı zaman, elde edilecek bu şifalı su eller için çok iyi bir güzellik losyonudur.
Her gün yenen bir avuç böğürtlen kanserden korur. Yapılan araştırmalar böğürtlenin, bünyesinde barındırdığı antioksidanların bağışıklık sistemini güçlendirerek kanser türlerine karşı koruyucu etkisi olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Kanı incelterek kan şekerini dengeleyen böğürtlen, diyabet rahatsızlıkları olan hastalar için önemli bir şifa kaynağı
Yaprakları kaynatılarak suyu ile gargara yapılırsa, diş eti ve bademciklerdeki iltihaplara iyi gelir
Kökleri kaynatılarak suyu içilirse böbrek kumunun ve taşlarının düşmesine yardımcı olur.
Böğürtlenden şurup ve reçel de yapılır. Şurubu göğüs ve solunum yolları rahatsızlıklarında oldukça yararlıdır.
Böğürtlen yaralara sürülürse iyileşmelerini kolaylaştırır.
İyi bir antioksidandır. Vücuttaki zararlı maddelerin temizlenmesine yardımcı olur.
Tansiyonu düşürür ve bedeni güçlendirir.
Olgun böğürtlen idrar söktürücüdür ve kabızlığa iyi gelir.
Tok tutan bir meyve olan böğürtlen zayıflamak isteyenler için de bire bir
Böğürtlen ve dağ yemişlerinden her öğünde yiyenlerin yaşlanma seyrinin yavaşladığı ve zihinlerinin açıldığı açıklandı.

60 yaş üstü 100 kadın arasında yapılan bir deneyde, dağ yemişlerinden her öğünde yiyenlerin yaşlanma seyrinin yavaşladığı ve zihinlerinin açıldığına tanık olundu

Sivrisinek ve arı sokmalarına etkili çözüm

Sivrisinek sokmaları ve arı sokmalarına karşı basit ama tesirli bir çözüm öneriyoruz. Kesme şekeri hafif ıslattıktan sonra sokulan yerin üzerine bastırırsanız hem zehrini alır hemde kaşınmasını önlemiş olursunuz.
Özellikle arı sokmasında sokulan yere çelik yada metal bir üründe koyabilirsininiz.
Ayrıca ; Adaçayı yapraklarından yapılan merhem, sivrisinek, arı sokmasında acıyı dindirir, kaşıntıyı önler.
Dişinizi fırçaladıktan sonra ağzınızı çalkalamamaya özen gösterin. Ağzımızı su ile çalkalarsak su, koruyucu floritleri dışarı atacaktır. Ayrıca dişinizi fırçaladıktan sonra en az yarım saat birşey içmemeye dikkat edin.









Dondurulmuş limonun şaşırtıcı faydası

Restoranlardaki çoğu bilinçli tüketiciler limonun tamamını kullanır veya tüketirler, hiç bir kısmını ziyan etmezler.
Ziyan etmeden limonun tamamını nasıl kullanırsınız?

Basit... Limonu (yıkayıp) buz dolabınızın buzluk bölümüne koyuyorsunuz. Donduktan sonra mutfak rendesini alıp limonun tamamını rendeleyebilirsiniz. Soymanız falan gerekmiyor. Rendelenmişini yemeklerinizin üzerine serpebilir, sebze salatasına, dondurmaya, çorbaya, makarnaya, makarna sosuna, suşiye, balık porsiyonlarına katabilirsiniz.
Yemeklerin tamamı, daha önce hiç tatmadığınız mükemmel bir lezzet kazanacaktır.
Büyük olasılıkla, limon denince sadece limon suyu ve vitamin C aklınıza gelir. Sadece bu kadar olduğunu düşünürsünüz. Artık limonun gizemlerini öğrenince onu kupada içeceğiniz hazır çorbalarınıza bile katabileceksiniz.

Limonun tamamını kullanmanın, bir kısmını ziyan etmeyip yemeklerinize yeni bir lezzet katması dışında asıl avantajı nedir?

Rendelenmiş limonunuz, limonun sadece suyunda bulunandan 5 veya 10 kat daha fazla vitamin içerir. Ve evet, şimdiye kadar bunu kaybediyordunuz. Ama bundan sonra, tüm limonu dondurmak gibi basit bir işlem sonrasında, onu rendeleyip yemeklerinizin üzerine serperek tüm besleyici özelliklerini kullanıyor olacak, yani daha sağlıklı besleniyor olacaksınız. Ayrıca rendelenmiş limonun dinçleştirici ve vücuttaki toksinleri giderici etkisinden yararlanacaksınız.

İşte bunun için limonunuzu buzluğa koyun, donsun ve her gün yemeklerinizin üzerine rendeleyin. Böylece, yiyecek ve içeceklerinizi daha leziz hale getirip daha sağlıklı ve uzun yaşamın anahtarını kullanıyor olun! İşte limonun gizemi budur! Geç bile olsa başlayın, HİÇ olmamasından İYİDİR! Limonun sürpriz yararlarından faydalanın!

Limon (Citrus) kanser hücrelerini öldüren mucizevi bir üründür. Kemoterapiden çok daha tesirlidir. Bunu nereden mi biliyoruz? Çünkü kendilerine yüksek kârlar sağlayacağını bildikleri için limon özütünün sentetik versiyonlarını üretmeye uğraşan laboratuvarlar var.

İhtiyaç duyacağını düşündüğünüz dostlarınıza, limonun hastalık önleyici etkisi olduğunu duyurarak yardımcı olabilirsiniz. Tadı hoştur ve kemoterapinin korkunç etkilerini göstermez. Kemo-terapi ilaçları üretiminden fayda sağlayan multimilyoner büyük şirketlerin çıkarlarını riske atmamak adına bu gizemin özenle saklı tutulduğu sürece ne kadar insanın öleceği bilinmez.

Bilindiği üzere, iki çeşit limon ağacı vardır. Limon ve misket limonu. (konu olan limondur, diğeri değil). Limon meyvesini farklı şekillerde tüketebilirsiniz. Pulpa'sı yenebilir. Sıkılarak suyu çıkarılabilir. Limonlu içecekler yapılabilir, dondurma vs.. Limonun birçok vasfı sayılabilir ama en ilginci URLAR, YUMRULAR, KİSTLER, TÜMÖRLER üzerindeki etkisidir.

Bu bitkinin her tür kansere iyileştirici etkisi kanıtlanmıştır. Bazıları onun her tür kanserin tedavisinde faydalı olduğunu söyler. Ayrıca geniş spektrumlu anti-bakteriyel olarak iltihaplara / enfeksiyonlara ve mantara karşı kullanılır. Dahili parazit ve bağırsak kurtlarına karşı etkindir. Çok yüksek tansiyona karşı kan basıncını düzene sokar. Anti-depresandır. Strese ve asabi bozukluklara karşı iyi gelir.

Bu bilginin kaynağı ise çok etkileyicidir: Dünyanın en büyük ilaç üreticisi firmalarından biridir. Bu firmanın beyanına göre 1970'den beri 20'nin üzerinde yapılan laboratuvar testlerinde limon ekstrelerinin uygulanmasıyla; içlerinde kolon / kalın bağırsak, meme, prostat, akciğer ve pankreas da olmak üzere 12 kanser tipinde başarılı sonuçlar alınmıştır.

Limon ağacından elde edilen bileşiklerin, bütün dünyada kemo-terapide kullanılan Adiamycin ürününden 10 000 kat daha iyi olduğu saptanmış, kanser hücrelerinin gelişmesini yavaşlattığı gözlemlenmiştir. Daha da şaşırtıcı gözlem şudur ki: Limon özü kötü huylu kanser hücrelerini tahrip ederken sağlıklı hücrelere hiç zarar vermemektedir.





-Alıntı-